Değerlerine sahip çıkmayı bilmeyen
toplumların millilik hassasiyeti sahtedir, kendini kandırmacadır.
İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un
oğlunun trajik hayatını bilen yoksa okusun.
5 yıl önce ölen ünlü gazeteci ÇETİN
ALTAN'DAN DİNLEYELİM;
Milli Şair M.Akif'in Oğlunu Çetin ALTAN
bakın nasıl anlatıyor: 1966 sonları, bir öğle sonrası odamdayım. "Sizi
biri görmek istiyor" dediler. 'Buyursun' dedim. İçeri tıraşı uzamış, üstü
başı bakımsız, yaşlıca, çelimsiz bir adam girdi. Hazırolu andıran bir duruş ve hafif
bükük bir boyunla; "BENDENİZ MEHMET AKİF'in OĞLUYUM" dedi.
Bir anda ne olduğumu şaşırdım. Nasıl
şaşırdım bilemezsiniz. Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine; "Oooo
buyurun buyurun, nasılsınız?" türünden bir yakınlık göstermeye çalıştım.
Fakat O, tavrını bozmadı; "RAHATSIZ
ETMEYEYİM, SİZDEN UFAK BİR YARDIM RİCA EETMEYE GELMİŞTİM" dedi.
Gökler mi tepeme yıkıldı, yer mi yarıldı
da, ben mi yerin dibine geçtim; doğrusu fena, allak bullak oldum. Ve tek
yapabileceğim şeyi yaptım, cüzdanımı çıkartıp uzattım.
O, bükük boynuyla: "SİZ NE MÜNASİP
GÖRÜRSENİZ" dedi. Cinnet cehennemlerinin tüm yıldırımları düşüyordu
yüreğime. "Durun bakalım neyimiz varmış" gibilerden cüzdanı açtım;
içinde ne varsa çıkardım, fazla bir şey de yoktu, elimde tuttum. Bir iki adım
attı. Sanırım sadece bir 10, yahut 20 lira aldı. "ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM,
RAHATSIZ ETTİM" dedi ve çıktı.
Aradan bir ay geçti geçmedi; gazetelerde
küçük bir haber ilişti gözüme:
Beşiktaş’taki çöp bidonlarından birinde Mehmet Akif’in oğlunun ölüsü bulunmuştu!